Bağışlarınız İçin Hesap Numaramız DOHAD - İs Bankası Gayrettepe Şubesi - 529030
NTV-MSNBC - Japon bilim adamları depremlerden önce yaşanan elektromanyetik değişimi tespit etmeyi başardıklarını açıkladı.
17 Ağustos 1999 depremi yüzlerce sismik harekete neden olmuştu.
14 Haziran — New Scientist dergisinin son sayısında yer alan habere göre Japonya’yı vuran büyük bir depremden 2 ay önce garip elektromanyetik sinyaller tespit edildi. Atina Üniversitesi’nde araştırmalarını sürdüren 3 Yunan bilim adamının bu konudaki çalışmalarını doğrulayan sinyaller, ileride depremlerin önceden tespit edilmesinde kullanılabilir.
Sismologlar uzun yıllar boyunca, baskı altındaki kayalardan salınan elektromanyetik sinyallerden faydalanarak depremlerin tahmin edilip edilemeyeceği konusunda yoğun tartışmalarda bulundular. VAN metodu olarak bilinen ve adını Atina Üniversitesi’nde bu metodu geliştiren bilimadamları Panayiotis Varotsos, Kessar Alexopoulos ve Konstantine Nomicos’un soyadlarının ilk harflerinden alan teoriyi destekleyenler yerdeki elektrik ve manyetik aktivitelerin, bazı depremlerin yer, zaman ve büyüklüğünü tahmin edilmesini sağlayabileceğini öne sürüyorlar. Diğer araştımacılar ise Yunan takımın sonuçlarını tekrarlamada zorluk yaşadıklarını savunuyorlar. Ancak şimdi Japonya’daki Tokai Üniversitesi Deprem Tahmin Araştırma Merkezi’nde görevli Seiya Uyeda ve takımı tarafından yayınlanan bir rapor tartışmaları yeniden başlatacağa benziyor. Rapora göre Japonya’nın Izu adalarında 2000 yılı mart ayının sonlarında Dünya’nın elektrik ve manyetik alanlarında anormal değişiklikler tespit edildi, aynı bölgede bir kaç ay sonra 26 Haziran’da bir seri deprem gerçekleşti. TELEFON KABLOSU KULLANILDI Araştırmacılar, aşırı düşük frekansta elektromanyetik dalgaları her 10 saniyede bir ölçümlemek için anten olarak telefon kabloları kullandılar. Ölçümler sonucunda “kesin ve olağan dışı” jeoelektrik alanı bulguları elde ettiklerini belirten araştırma takımı, sinyallerin gücünün zaman içerisinde artarak, 1 Temmuz 2000 tarihindeki Richter ölçeğine göre 6.4 büyüklüğündeki ilk ana depremden hemen önce zirveye çıktığını açıkladılar. Sismik aktivitenin bitmesinden sonra, jeoelektrik alanları da normale döndüğü belirtildi. Araştırma ekibi aynı zaman dilimi içerisinde yeryüzünün manyetik alan gücünde de değişiklikler gözlemlediler. Araştırmacılar, yağmur düşüşü ve insan yapımı kaynaklar gibi manyetik kirlilik yaratacak diğer etkenler çıkarıldıktan sonra ufak fakat açıklanamayan bir sapma tespit ettiler. Ortaya çıkarılan sapma, dünyanın doğal manyetik alanından bir milyon kat daha küçüktü. Bu sinyaller, araştırmacıların da kafasını karıştıracak bir şekilde sadece iki anten tarafından algılandı. Baskı sinyallerinin, içerisinde su birikintileri barındıran faylar gibi yüksek iletkenliğe sahip kanallarda yükselerek yayıldığını tahmin eden araştımacılar sinyallerin bu sayede sadece belli noktalarda farkedilebildiğini düşünüyorlar. SİSMOLOGLAR İKİYE BÖLÜNDÜ Sismologlar elde edilen bulguların değeri konusunda bir kez daha ikiye bölündüler bile. Varotsos, Uyeda’nın deneysel bulgularının etkileyici olduğunu ve Yunanistan’da 20 yıldır gözlemlediği sinyalleri doğruladığını söylerken, Alaska Fairbanks Üniveristesi’nden Max Wyss Japonya’daki bulguların değersiz olduğunu savunuyor. Wyss, bu sinyallere dayanarak deprem tahmini yapmanın “çöp çekmeye” benzediğini savunarak “Buldukları verilere, gerçekler ne olursa olsun, inanmak istiyorlar” diyerek Japon bilim adamlarını suçluyor. Günye Carolina Clemson Üniverisitesi’nden Phil Reppert ise, Uyeda’nın bulgularının depremleri tahimin etmenin olası olduğunu değil, bu konuda daha çok çalışılması gerektiğini gösterdiğini öne sürüyor.