|
Bağışlarınız İçin Hesap Numaramız
DOHAD -
İs Bankası Gayrettepe Şubesi -
529030
|
DEPREMLERİN HABERCİLERİ VE JEOFİZİK
Haberci Canlılar ve Jeofizik
işaretler
İlyas ÇAĞLAR, Prof. Dr. |
|
1- Kocaeli 17 Ağustos Depremi ve Haberciler
2- Yaşamımızdaki Deprem Habercileri
3- Küstüm çiçeğinin (Mimosa pudica) esrarı ve depremden önce düşen çiviler
4- Haberci Canlılar ve Jeo-elektromanyetik
5- Çok disiplinli Jeofizik-Jeohidrolojik Yöntemlerle Depremlerin Önceden
Kestirilmesi
6- Jeoelektrik Yöntemler
7- Depremlerin Önceden Kestirilmesinde bir Örnek
8- Deprem Habercisi Jeofizik- Jeohidrolojik Değişimler
9- Haberci Bulgular ve Sonuçlar
1
1- Kocaeli 17 Ağustos Depremi ve
Haberciler
Giriş: 17
Ağustos 1999 Kocaeli depremini izleyen günlerde halk arasında: yeraltı
sularının akış rejimlerinin değiştiği, gökyüzünde bazı ışıkların gözlendiği,
evcil hayvanlarda bazı davranış bozuklukları izlendiği konusunda konuşmalara
hepimiz tanık olduk. Bu yazıda; sözü edilenlerden bazılarına değinilecek ve
daha da ileri giderek bilimsel açıklamalar getirilecektir. Şurası gerçek ki;
deprem ışımaları (şimşekleri), deprem bulutları, uzamış ay görüntüsü, ve
hayvan davranış anomalileri gibi 1519 adet olay, 17 Ocak 1995 Kobe depreminin
habercisi olarak bu depremden sonra fax, elektronik mesaj ve telefonlarla
Japonya’da sismoloji alanında çalışan kurum yada kişilere bildirildi. Bunun
gibi diğer bazı ilginç olaylar ve getirilen bilimsel açıklamaları aşağıda
verilmiştir. Aynı zamanda Jeofizik teknikler kullanarak “depremleri önceden
tahmin etme” (earthquake prediction) konusunda gerçek verilere dayalı ve
Jeofizik literatüründen seçilmiş örnek çalışmalar da burada konu edilecektir.
2-Yaşamımızdaki Deprem Habercileri:
Bazen depremin habercisi niçin kuvartz saatler ?
6427 kişinin
hayatını yitirdiği 17 Ocak 1995 Kobe depreminden bir gün önce, deprem episantır
noktasından 25 km uzaktaki bir şehirde yaşayan Japon vatandaşı Osaka
Üniversitesindeki Yer ve Uzay Bilimleri merkezininde deprem konusunda çalışması
ile tanınan Dr. H. Matsumoto’ya telefon etti ve olağan dışı esrarengiz haberci
bir olay hakkında konuşup kendisine bilimsel şekilde açıklanmasını istedi.
Anlatılana göre depremden önce: Evdeki bir kuvartz masa saatinin yelkovanı
hareketini durdurdu ve belirgin olarak ters yönde hareket etmeğe başladı. Benzer
olarak Japonya’daki bir üniversite öğrencisinin de Kobe depreminden önce aynı
sıradışı olayı yaşadığını fakat bunu kimseye anlatmadığı bilinir. Saat depremden
sonra normal olan önceki çalışmasına devam etti. 1976 yılında 240000 kişinin
hayatını yitirdiği Büyük Tangshang (tangşayn) depreminden 8 saat önce de deprem
episantır noktasından 160 km uzaktaki Beijing’de kuvartz saatlerin durduğu yine
rapor edildi. Diğer yandan bu tür saatlerin bazılarındaki yelkovanın depremden
bir gün önce bu kez normal yönde, olduğundan daha hızlı şekilde döndüğüne
ilişkin duyumlar da alındı. Konunun bilimsel olarak açıklanabilmesi için Osaka
Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Merkezi araştırma laboratuarında bir dizi
deneyler yapıldığı bilinmektedir. Bi2r kuvartz saat Statik elektrik
jeneratörünün alüminyum folye ile kaplı olan 2 küresi üzerine yerleştirildi.
Jeneratörden 10 W gücünde 120-130 MHz frekansında bir elektromanyetik alan
uygulandı. Bu elektromanyetik alan etkisi altında kalan saatin yelkovanı
normalinden 8 kat daha hızlı dönmeye başladı. Gerçekleştirilen bu olaya
elektronik olarak şu açıklama getirildi. Uygulanan elektromanyetik alandan
dolayı dijital saatin elektronik devresinde bir elektrik şarj (yük) atlaması
olmuş ve bundan dolayı meydana gelen sıradışı akım saat motorununun aksi yönde
hareketini tetikleyip yelkovanın ters polaritedeki yönde dönmesine veya aynı
polaritedeki hareketini tetikleyip yelkovanın daha hızlı dönmesine neden
olmuştur. Bu deneyler dizisi Kobe depremi öncesi kuvartz saatlerde gözlenen
yukarıdaki olayların deprem oluşum mekanizmasının bir elektromanyetik alan
yarattığını açıklar.
3-Küstüm çiçeğinin (Mimosa pudica)
esrarı ve depremden önce düşen çiviler
Herkezce
bilinen (küstüm) saksı çiçeği (Mimosa pudica) yine bu laboratuar deneyinde önce
Van de Graaff statik elektrik jeneratörünün küresi üzerine yerleştirildi.
Uygulanan elektromanyetik alan etkisi altında bu çiçeğin yapraklarını pörsütüp
sarkıttığı gözlendi. Küstüm çiçeğinin küsmesi bunun elektrostatik olarak
indüklenmiş elektrik akımlardan paniklemesi ile açıklanır.Ansei kronolojisinden
verilen ve 150 yıl önce kayıt edilmiş meşhur bir Japon hikayesi, bir demir
mıknatısta asılı duran 15 cm uzunluğundaki demir çivilerin Ansei depreminden
önce düsmesi üzerinedir. Çiviler, depremin P dalgasi (ki bu hemen hissedilen
sismik dalgadir) henüz algılanmadan düşmüştür. Bu kronolojik hikaye depremden
önce sudaki kedi balıklarının anomali davranışlarını da anlatır. Canlıların bu
konudaki benzer anomali davranışları izleyen paragrafta ele alınacaktır. Bu
mıknatıs ve çivi olayından hemen sonra bir manyetik mıknatısın depremlerin
önceden kestirilmesi konusunda prediktör (önceden haberci) olabileceği
düşünülmüş fakat bunun yararlı olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Hatta bugün
bile, depremlerin önceden kestirilmesi çalışmalarını sürdüren sismologlar
tarafindan: tam depremde veya depremden önce manyetik alan şiddetinin
değişmesine karşın bunun gözardi edilebileceği gerçeği konuşulur.Osaka
Üniversitesi araştırma laboratuarında bu mıknatıs ve çivi olayının bilimsel
olarak açıklanabilmesi için bir dizi deneyler gerçekleştirildi. Bazi çiviler Van
de Graaff statik elektrik jeneratörü küresi üzerindeki bir manyetik askıya
tutturuldu. Jeneratörün büyük gerilim küresi elektrostatik olarak yüklendiğinde
çivilerin herbiri bir ötekine doğru eğilerek kapanıp yere düşdü. Bunun gibi
benzer diğer bir dizi deney sonuçları ve Ansei hikayesi birlikte yorumlandığında
depremi meydana getiren fay sistemleri aynı zamanda büyük bir elektromanyetik
alan üretirler. Bu alanın etkisi yukarıda yaşanan ve gözlenen yeryüzü olayları
ile kendisini belli eder.
4-Haberci Canlılar ve Jeo -
Elektromanyetik
Bir doğa
olayı olan depremlerin ürettiği elekromanyetik alanın aynı zamanda çok sayıda
canlı hayvan varlığını irkiterek onları uyardığı söylenebilir. Ülkemiz
insanlarının da 17 Ağustos 1999 depreminden sonra akıllarından geçirerek dile
getirdikleri bu tür canlı hayvanların deprem habercisi olabilme özelliği
gerçekte akıl dışı bir olay değildir. Ancak bu konuda bir homojenlikten söz
edilemez. Diğer meşhur bir hikaye ise Japonya'da bir balıkçıya maledilir.
Balıkçı herzaman nehirde rastgeldiği yılan balıklarının nehirde bulunmadiğını
ve nehirdeki yayın balıklarının ise panik içerisinde anomali hareketler
yaptığını hayretle izler. Bu olayları bir deprem kehaneti olarak yorumlayan
balıkçı hernasılsa 1846 Ansei depreminde (M=7.8) hayatını kurtarır. Bu olayın
günümüzde açıklanmasını sağlamak için yine Osaka Üniversitesi Yer ve Uzay
Bilimleri laboratuvarlarında 1996 yılında bazı deneyler gerçekleştirildi. 60
cm uzunluğunda bir yayın balığı ile 50 cm uzunluğunda iki yılan balığı 90x40
cm boyutundaki bir akvaryumda (32 cm yüksekliğindeki) su içerisine, 40x40 cm
boyutunda olan ve 87 cm aralıkla duran iki alüminyum elektrod levha arasına
konuldu. Bir elektronik “pulse” jeneratörü (ossilatör) aracılığı ile (1ms
zaman aralıkları ile) tekrarlanan 4 Voltluk bir elektriksel gerilimi akvaryuma
elektrodlar yardımıyla uygulandığında hayvanların telaş, panik ve heyecan
içerisindeki kaçısları ve hareketlilikleri video kameradan izlendi. Benzer
olarak 1995 Kobe depreminden önce su aygırlarının suya dalarak bir süre
görünmedikleri anlaşılır. 1971 deki Izu-Ohshima’daki volkanik püskürmeden ve
onun depreminden önce, hayvanat bahçesindeki timsahların feryad ederek vahşice
davrandıkları bildirilmiştir.Kobe depreminin hemen öncesinde bazı balık
türleri ve ipek böcekleri genel bir sıraya dizilmişler ve bazı balıklar ise
kendilerini sudan dışarı attıklari için yaşamlarını yitirmişlerdir.
Elektro-Psikolojik tepkiler (panik, heyecan, telaş) veren bu hayvanlardan en
büyük davranış anomalisi sergileyen yılan balıklarının Sismo-Elektromanyetik
alanlara daha duyarlı olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda anlatıldığı gibi
hayvanlarda Elektro-Psikolojik davranışlara neden olan elektrik-
elektromanyetik alan, bir tektonik fay sisteminde, deprem sürecinde üretilen
ve elektronik olarak ölçülebilecek fiziksel parametredir. Bu alanı üreten bir
TEKTONIK FAY aslında matematiksel tanımı yapılabilen bir Elektromanyetik
modeldir. Deprem öncesi ve sonrası faylardaki gerilim (stress) değişiminin
neden olduğu Sismo-Elektromanyetik anomaliler bu modellerden hesaplanabilir.
5-Çok disiplinli Jeofizik-Jeohidrolojik
Yöntemlerle Depremlerin Önceden Kestirilmesi
Yukarıda
verilen sismo-elektromanyetik olayın kökeninde aslında yeraltısuyu
hareketlerinin işlevi gözardı edilemez. Tektonik olarak aktif fay kuşakları
civarındaki aşırı elastik gerilim farklılığı nedeniyle yeraltısuyu
akışmalarında sıradışı bir artış vardır. Bu yeraltı dinamik olayı
yeryüzünden ölçülebilir büyüklükte bir takım JEOFİZİK anomalileri ortaya
koyar. Şekil 1, Kuzey Anadolu Fay kuşağının Bolu-İsmetpaşa civarında
kuzey-güney yönündeki bir doğrultuda 1982 yılında ölçülen jeofizik
anomalileri ve onların değerlendirilmelerinden elde edilen fay modellerini
gösterir. Farklı anomali parametrelerinde birliktelik gösteren değişimler
ilginçtir. Bu arazi çalışması tektonik olarak aktif bir fayın daha arazide
belirlenmesini amaçlar. Depreme aday yeraltı bölgesinde deprem oluşumu
öncesi öyle olaylar meydana geliyor ki herbirinin Jeofizik ve Jeo-hidrolojik
olarak belirteçleri zamanın fonksiyonu olarak yeryüzünden izlenebilir yani
"monitoring" yapılır.
Şekil 1: Bolu'da bir tektonik fay'ın
jeofizik modeli
6-Jeoelektrik Yöntemler
Yeryüzünde
depremlerin önceden kestirilmesine yönelik olarak yapılacak jeofizik
ölçümler; Elektrik özdirenç, doğal gerilim (self-potential=SP), tellürik yer
akım kayıtlarıdır. Jeo-hidrolojik ölçümler ise; Kuyu Suyu Seviyesi (KSS),
Kaynak Suyu Boşalımı (KSB) dır. Şekil 2’de Elektrik özdirenç ve SP ile
tellürik ölçümler için bir arazide akım ve gerilim elektrodlarının dizilimi
blok görüntü olarak verilmiştir. Yere akımın verildiği elektrodların daha
geniş olarak arazide yayılımı ile yeriçinin daha derin kesimlerinin
araştırılması bu teknikte esastır. Şekil 3'de bu yöntemin işleyişi ve
derinlik ilişkisi gösterilmiştir. Doğal gerilim (SP) yönteminde ise
yeriçindeki fay civarında ortaya çıkan sıradışı su akışmalarının yarattığı
doğal yer akımları ölçülür (Şekil 4). Ancak burada konu olarak edinilen
Depremleri Önceden Kestirme çalışmalarında heriki yöntemde de elektrod
dizilimi belirlenen bir konumda tutularak zamana bağlı ölçümler alınır.
Şekil 2: Depremlerin önceden haber
verilmesi amacı ile uluslararası bilimsel normlarda yapılan arazi "Monitoring"
sistemi
6a-Depremlerden önce kayaç yapısında
oluşan jeofizik değişimler
Tektonik
depremler için öne sürülen esneklik-geritepme “elastic rebound" teorisi yer
içindeki yığınsal kırılma deformasyonlarının artarak birikmesinin
y2erkabuğunu kırdığını açıklar. Bu deformasyon deprem odağı (hiposantır)
civarında maksimumdur. Ve bu deformasyon yeraltı kayaçlarının2 fiziksel
koşullarına bağlı olarak deprem odak civarından uzaklaştıkça azalır.
Japonya’da2 Yoshino kenti civarında 18 Temmuz 1952 tarihinde meydana gelen
depremde, episantır noktasından 94 km uzakta kuzeydeki Osakayama gözlem
evinde 2.5x10-6 değerinde bir deformasyon ölçülmüştür. Diğer yandan, Japon
yerbilimcilerinin benzer böyle gözlemlerinden; "kayaçlar yalnızca odakta
deforme olmazlar fakat olası deprem odağından uzakta da ölçülebilir bir
deformasyona neden olabilirler" sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle, böyle daha
uzaktaki yerlerde daha zayıf olan deformasyonları gözlemek için uygun
jeofizik ölçü düzeneklerin kurulup işletilmesi gereklidir (Şekil 2). Şimdi
bu uygun jeofizik yöntemin; neden elektrik özdirenç ve SP yöntemi olduğunun
yanıtını aşağıda göreceğiz. Kayaçların elektrik özdirenç değişim miktarının
o kayacın bir mekanik deformasyonu sırasında 300 kat daha farklı bir değere
ulaşabileceği, hatta bir özdirenç ölçü sisteminin (Şekil 2 ve 3) 0.000000001
seviyesindeki bir deformasyonun etkisini elektrik olarak algılayabileceği
anlaşılmıştır. Deformasyonların yığınsal artış periyodunun izlenmesi
yardımıyla tektonik depremlerin önceden tahmin edilebileceği bilinir. Buna
bağlı olarak bu deformasyonların etkilerinin de aynı zamanda elektrik
parametrelerde izlenebilmesi depremlerin oluş zamanlarının tahmin
edilmesinde Jeo-elektrik izleme "monitoring" (Şekil 2) yapılmasının önemini
arttırmaktadır. Ancak bu izleme ölçülerinden başka daha da ileriye giderek
kayaçların mekanik karekteristiğine bağlı olan jeofizik parametrelerin
gerilme alanları etkisi altında ortaya koydukları elastik deformasyon
değişimlerinin Jeo-elektrik parametrelerde ne gibi sonuçları doğurduğuna
bakılmalıdır. Elektrokimyasal SP, kırılmış kayaç gözenekliği, hidrolik
basınç ve kil ile diğer minerallerin varlığından ileri gelir. Su tablası
civarında hidrolik basınç etkisi altındaki kayacın mikro-gözenekleri boyunca
kayaç gözenek suyu hızlı olarak yer değiştirir. Bu akan gözenek suyu
iyonlarının neden olduğu mikro akımların yığınsal toplam büyüklüğü SP
elektrokimyasal belirtiyi maydana getirir. Meydana gelen elektrokimyasal
belirtinin ortaya çıkardığı elektriksel gerilimi ancak milivolt büyüklüğünde
ölçülür ve bu da bir arazi düzeneği ile olanaklıdır (Şekil 4). 2
Şekil 3: Yeraltındaki yapay elektrik
akım akışı
Şekil
4:Depreme aday yeraltı kesimindeki basınç-gerilim nedeni ile artan su
akış8maları doğal bir elektrik akımı meydana getirir
7-Depremlerin Önceden
Kestirilmesinde bir Örnek
Hindistan’ın Shillong kenti civarındaki kayaçların Jeo-elektrik ve
hidrolojik parametrelerinin gözlenmesine 12 Subat 1980 günü başlanmışdı. Bu
ölçümler, 16 Şubat 1980 günü meydana gelecek tam güneş tutulması sırasındaki
(gel-git) çekim etkilerinin yeriçi için ortaya koyduğu değişimleri belirleme
gerçeği üzerine başlatılmışdı. Tam güneş tutulmasını izleyen 17 Şubat 1980
günü (Richter ölçeğine göre M=4 büyüklüğünde) orta büyüklükte bir deprem
olmuş ve yapılan gözlemlerin bu olayla ilgili bazi karekteristik değişimleri
içerdiği anlaşılmıştır. Bunun devamı olarak SP, yer akimları (telluric
currents), özdirenç, KSS ve KSB ölçümlerine, depremin meydana gelişi ile
ilgili olarak bu parametre değişimlerinin korelasyonunu görmek amacıyla bir
süre daha devam edilmişdi. Gözlenen bazı karekteristik davranışlar üzerine
Jeo-elektrik ve Jeo-hidrolojik parametrelerin depremlerin meydana
gelişindeki anlamlı değişimlerini izlemek amacıyla sürekli izlemeye
(monitoring) 5-6 ay daha devam etme kararına varılmışdı. Kuzeydoğu
Hindistan’ın “Alpine-Asiatic” deprem kusağında yeraldığı ve burada etkili
olarak tektonik depremlerin meydana geldiği çok iyi bilinir. 25-30 kadar
mikrodeprem (Richter ölçeğine göre büyüklüğü 3.5 dan düşük) Shillong
civarında yerleştirilen istasyonlarda hergün kayıt edilmişdi. Bu
mikrodepremler yukarıda adı tanımlanan Jeofizik parametreler ile ilgili
olarak herhangi bir değişim ortaya koymadıklarından dolayı genellikle bir
önem ve anlam taşımazlar. Yine de bu Jeofizik parametreler Richter ölçeğine
göre en azından 3.5-5 büyüklüğündeki orta depremler tarafından etkilenirler.
Şekil 2’de gösterilen ölçü düzeneğinin kurulduğu sürekli izleme istasyonunda
Jeofizik ölçüler alınırken ayrıca KSB ve KSS verileri de aynı dönemlerde
sistematik olarak ölçülmüşdü. Gözlem yeri, herhangi bir yerel jeofizik
anomaliyi meydana getirmeyecek özellikte seçildiğinden SP ve özdirenç
değişimleri bu sahadaki kayaçların tamamen petrofizik özelliklerine
(kırıklık, tane büyüklüğü, gözeneklilik, su doymuşluğu gibi) bağlıdır.
7a-Deprem habercisi
Jeofizik-Jeohidrolojik Değişimler
9 Mart
1980 günü, büyüklüğü M=4.2 ve episantırı gözlem bölgesinden 55 km
güneydoğuda olan bir deprem meydana gelmişdi. Sekil 5’de gösterildiği gibi
izlenen özdirenç 12,800 ohm-m den geçişli olarak 10,300 ohm-m değerine 7
günlük bir periyod boyunca düşmüşdü. Deprem, özdirenç değişiminin bu
anomaliden sonraki anomali öncesi seviyesi’ne ulaştığı aşamada meydana
gelmiştir. Kayıt edilen SP ise 7 günlük periyod boyunca 1500 mV normal
değerinden yaklaşık 1350 mV seviyesine düşmüştür. Deprem bu farklılığın 7
günlük periyodda en az olduğu zamana rast gelmiştir. Bu sismik olaydan
sonra SP gerilim farklılığı artmışdı. Deprem oluşum sürecinde KSS ve KSB
de bir düşüş gözlendi. KSS nin düşüşündeki normal mevsimsel trendden olan
0.4 m lik sapma oldukça anlamlı olarak yorumlandı. KSB parametresi
toprağın sığ kesimlerindeki sızıntılardan etkilenirken fakat özdirenç 50 m
altından daha derin kesimlerdeki koşulların etkisini gösterecek şekilde
etkilenmemiştir.
Şekil 5: Meydana gelmiş depremle ilişkili olan anlamlı Jeofizik ve
Jeo-Hidrolojik değişimler
Şekil
6 ise 20 Mayıs 1980 günü gözlem yerinin 261 km kuzeyinde oluşan büyük
(M=7) bir deprem ile ilişkili olan Jeofizik ve Jeo-hidrolojik
“monitoring” izleme değişimlerini göstermektedir. Özellikle elektrik
özdirenç ve SP nin anlamlı değişimleri bu depremin önceden habercisi
olarak gözlenmişdi. Elektrik özdirenç, depremden önceki günlerde
oldukça azalarak bir anomali vermiştir. Daha ileri günlerde anomali
öncesi seviye’ye ulaştığı değerlerde deprem meydana gelmiştir.
Yukarıda tanımlananlara ek olarak bu çalışma sırasındaki bazı deprem
gözlemlerinden elde edilen Jeofizik ve Jeo-hidrolojik parametre
şablonları Tablo 1’de verilmiştir. Bu tablodan görüleceği gibi
özdirenç ve KSS degişimleri diğer parametrelerden daha az belirsizlik
taşımaktadır. Özdirenç değişimleri deprem öncül oluşumları için öne
sürülen Rus modelindeki sismik dalgaların hızı ve
“dilatancy-diffussion” modelinde tanimlanan Vp/Vs eğri şekillerine
benzer biçimde karekteristik körfez şekline sahiptir. Burada bu
parametreleri kontrol eden faktörleri tartışmak mümkündür. Depremle
anlamlı bir ilişkisi olabilecek ölçülmüş özdirenç değişimleri ise
Tablo 2’de verilmiştir.
Şekil 6: Oluşan deprem (M=7)
ve onun Jeofizik-Jeohidrolojik anomalileri
Şekil 8:Bir Depremi Önceden
Haber Veren Jeofizik ve Jeo-Hidrolojik Anomali Şablonu
8-Anlamlı Jeofizik
Değişimlerin Bilimsel Açıklamaları
A. Elektrik Özdirenç:
---Deprem Habercisi Değişimler
Gözlem yerindeki ölçü elektrodlarının
üzerine yerleştirildiği kuvarsit kayacının özdirenci; yeraltısuyu
özdirenci, kayaç gözeneği ve su ile dolu gözenek boşluğu miktarı
tarafından kontrol edilir. Buradaki yeraltı suyunun özdirenci
laboratuar ölçümlerine göre 115 ohm-m belirlenmiştir. Yeraltısuyu
özdirencinin sabit kaldığı bilindiğine göre, kayaç özdirencindeki
değişimin gözeneklerde ve kuvarsitin kırıkları içindeki su doymuşluk
miktarındaki değişimlerden kaynaklandığı anlaşılır. Normal
kosullarda, bu kayaçlarin özdirençleri yeraltısuyu içermeleri
durumundakinden 100 kat daha yüksektir. Bunun anlamı şudur: Kayaç,
toplam hacminin yalnızca %10 kadarı su içermektedir. Bu olgu ARCHIE
bağıntısı ile Jeofizik literatüründe açıklanmış olup günümüzde de
kullanılır. Bu bağıntıda kayaç etkin özdirenci ve çimentolanma
faktörü yer alır. Çimentolanma faktörünün bu bağıntıdaki işlevine
bakarsak: kayaç içinde gözenek hacminin %1 lik bir değişimi kayaç
etkin özdirencinin asıl değerden %35 lik bir farklılığı sonuçlar.
Kuvarsitin özdirenci 10,000 ohm-m olduğundan porozitedeki %1 lik bir
değişim onun özdirencinde 3500 ohm-m lik bir değişime n8eden olur ki
bu değişim duyarlı olarak bir özdirenç ölçü sistemi (Sekil 2 ve 3)
ile ölçülebilir. Bir deprem gerilimi etkisi altında bulunan benzer
kayaç gözenek ve gözenek geçitlerinin oluşturduğu boşluk hacmindeki
küçük bir değisim varsa bu durum özdirenç sistemi (Sekil 2 ve 3)
kullanılarak yine duyarlı şekilde ölçülebilir. Kayaçların
özdirencinin küçük bir basınç ortamı koşullarında: artan basınç ile
arttığı, fakat büyük bir basınç ortamı durumunda ise artan basınç
ile azaldiğı gözlemiştir.
Asya'daki Pamir bölgesinde 1.5-2 aylık bir periyodda yapılan
gözlemlerde özdirençdeki %15-18 miktarlık azalmaya bakarak
10,000,000,000 Joule’ den daha büyük enerjinin açığa çıktığı ve
ölçüm sahasından 10 km uzakta meyda2na gelen depremlerin önceden
tahmin edildiği rapor edilmiştir. Bu kestirim işleminde episantır
bölg2e yakınında daha belirgin bir durum olabilir, fakat uzaktaki
bir bölgede deprem öncesi oluşan büyük gerilmenin neden olduğu
basıncın kayaç özdirencinde gözlenmesi ise daha zor olabilir. Deprem
ve özdirenç akrabalığı konusundaki bu gözlemin gerçekleşme olasılığı
deprem episantır noktasına olan uzaklıkla ters orantılıdır. Tablo-1,
izleme istasyonu yakınındaki bölgede ölçülen Jeofizik
parametrelerin, 4-7 büyüklüğünde ve 40-400 km uzakta oluşan
depremlere bağlı olarak ne derecede değişim gösterdiğini açıklar.
Diger yandan 700 km uzaklıkta M=8 büyüklüğünde oluşan bir deprem
işaretçisinin özdirenç indikatörü olduğu belirtilmiştir. Yaklaşık
800 km uzaklıkta episantırı bulunan orta ve büyük depremlerin
rezistivite indikatörü olduğu aynı zamanda Çin bilim adamları
tarafından da açıklanmıştır. Hatta gel-git sırasında kayaçların
gerilme koşullarındaki küçük değişimlerden dolayı meydana çıkan
özdirençdeki anlamlı değişimlerin varlığı da ortaya konulmuştur. Bu
gözlemler depremlerin önceden tahmin edilmesinde özdirenç
ölçümlerinin etkin olabileceğini açıklar. Yere verilen akımın kayaç
gözenek kanalcıkları arasından, yataklama düzlemlerinden, fay ve
kırık düzlemlerinden de aktığı bilinir. Elektrik olarak yönbagımsız
kayaçlarda özdirencin, kayaç uzanım doğrultusuna ve eğim yönüne
bağlı olmasından dolayı bu akım farklı şekilde akar. Kayaçlarda
meydana gelen yatay ve birbirine paralel kırıklar yeraltı akım
akışına katkı sağlarlar. Ancak yine de özdirençdeki düşüşü açıklamak
için kayaçlardaki mikro kırıkları varsaymak gerekmez. B. Doğal
Gerilim (SP):
Diğer bir Jeofizik yöntem olan SP ise su seviyesindeki kayaç
gözeneklerinde meydana gelen değişimleri saptayabilecek duyarlı bir
belirteçdir. Şekil 5, deprem öncesi SP nin 1500 mV dan 1350 mV
değerine düştüğünü gösterir. Eger porozite (gözeneklilik) koşulları
gerilme alanındaki değişimlerden önce ve sonra su tablasına uygun
olup değişmiyorsa gözl8enen SP verilerinde bir değişiklik yoktur. Bu
bazı depremlerden önce SP deki değişimlerin yokluğu ile
açıklanabilir. C. KSS ve KSB:
Sekil 6 KSS ve KSB daki anlamlı azalma ile depremlerin önceden
tahmin edilebileceğini gösterir. Bu değişimler kayaçtaki su tutan
gözeneklerin bir deprem öncesindeki “ dilation” durumu ile
açıklanır. Sonuç olarak su toplayan gözenek bosluğu artar ve daha
çok miktarda su bu boşluklara emilir. Bu ise keza kaynak sularındaki
azalmayı ve kazılarak açılmış kuyulardaki KSS değişimini meydana
getirir. KSS ve KSB değişimleri Tablo 2’de gösterilmiştir. Depremden
Dolayı Değişimler 7-20 günlük bir periyod boyunca gözlenmiştir,
fakat her yıl tekrarlanabilecek olan mevsimsel değişimlerin etkisi
ise daha uzun bir periyod boyunca izlenmiştir. Buradan, büyük bir
depremin etkisinin yarattığı değişimlerin, eğer aynı dönemde meydana
geldiyse mevsimsel etkiler ile karıştığı izlenir. Bu belirsizliği
aşmak için, Jeo-elektrik ölçümler sismik yöntem ile
desteklenmelidir. Yeraltı fromasyonlarının sismik hızları sıg
tabakalardaki su doymusluğu ile bozulmaz. Jeoelektrik özellikler
toprağın jeo- hidrolojik koşullarına geniş sekilde bağımlıdır.
Yağmurlu bir mevsimde yüzey su ile sature oldugundan, jeo-hidrolojik
koşullar (özellikle sıg derinliklerdeki) bu değişimlere konu
olabilir. Bundan dolayı, bu periyod boyunca yer akımları (earth
currents) ve SP ölçümleri, suyun yeriçine sızılmasından dolayı ciddi
şekilde bozulurlar.
Meteorolojik olarak kuru dönem gösteren mevsimlerde, kayaçlar daha
çok veya biraz daha kuru iken, jeo-hidrolojik, earth-currents ve
elektro-mekanik gerilim parametrelerinde herhangi bir değişimi
gözlemek zordur. Bu sıradışı koşullar, depremlerden dolayı meydana
gelen değişimleri izlemek ve incelemek için uygun değildir. Böyle
olağan dışı kosulların etkin olamayacağı yerler seçilerek bu güçlük
yenilebilir. Su ile kısmen doygunlaşmış yerler, bir deprem
oluşumundan dolayı ortaya çıkan jeo-hidrolojik ve jeo-elektrik
parametrelerin anlamlı değişimlerini gösterirler. Yapılan ölçümler
elektrik özdirenç değişim genliğinin deprem episantr noktasına olan
uzaklığa bağlı olarak farklılık gösterdiğini ortaya koyar. Uzaklık
azaldıkça bu genlik artar.
9- Haberci Bulgular ve
Sonuçlar
Şekil 5 ve Şekil 6, da gösterilen, özdirenç değişim
gözlemleri üç tipik dönemde gruplandırılabilir.Ilk durumda
(Baslangıç durumu) yatay sıkışma gözenek boşluğunu ve
geçirimliliği etkiler. Eğer kayaç tabakalaşma uzanımı boyunca
gözeneklerin sürekliliği artmış ise bu etki eğim yönü boyunca
azalır. Ve uygun olarak özdirenç artar veya azalır. Ikinci
durumda, sıkışma gerilmesi bütün yönlerde kırılmalar yaratabilir.
Bağlı olarak gözenek boşluğu artabilir. Ve su tablası seviyesi
azalabilir. Kaynak boşalma oranında bir azalma olabilir. Su
tablasının aşağıya çekilmesi ve gözenek boşluğundaki değişimler
yer elektrik akımlarını ve SP yi bozabilir. Deprem Öncesi durumda
(veya üçüncü durum) özdirencin anomali öncesi duruma dönüşü
sürekli gözlemlerimizde farkedilebilir. Bu, episantır sahası
civarındaki maksimum gerilen yer ve bundan olan uzaklıkla ilişkili
olarak meydana gelebilir. Böylece, deprem oluş zaman ve yerinin
tahmin edilmesi için olduğu kadar gerilme birikim mekanizmasının
araştırılması için olasılıkları bu gibi bulgular işaret eder.
Gel-git gerilme mekanizmalarının, kayaçlarda benzer oluşumları
sonuçlayarak depremleri tetiklediği bildirilir. Yer akımlarının
sürekli izlenmesi deprem öncesi tektono-elektriğin gelişmesini
aydinlatabilir.
Jeo-elektrik ve jeo-hidrolojik parametrelerin (KSS ve KSB)
izlenmesi, yardımıyla orta büyüklükteki depremlerin tahmin
edilebileceği anlaşılır. Benzer değişimler depremlerden önce keza
Rus, Amerikan, Çin ve Japon bilimcileri tarafından da
gözlenmiştir. Bir depremin odağındaki gerilim alanı özdirenç
değişim trendi ile belirlenebilir. Bu kısmen kayaç anizotropuna ve
biraz da kayaç geçirimlilik ve porozitesine bağlıdır. Ancak yine
de kayaç özdirencinde bir azalma izlenir. Depremden önce, körfez
görünüsündeki bir özdirenç azalması ve sonra da anomali öncesi
seviye’ye ulaşma söz konusudur (iletkenlik körfezi). Anomalinin bu
şekli Vp/Vs sismik hız oranının verdiği anomaliye benzerdir.
Sismik olarak aktif bölgelerde bu olayın periyodu daha kısa
olabilir. Yukarıdaki bu deneysel ve gözlemsel sonuçlar, herhangi
bir büyük depremden önce değerli öncül bulguları ortaya koyar.
Büyük bir deprem, depremlerin istatiksel analizine bakılarak
tahmin edilse bile bazı belirsizlikleri ortadan kaldırmak için bu
gibi çalışmalara önem verilmesi gereklidir. Gelişmiş ülkelerde
Depremleri Önceden Kestirme çalışmaları çok disiplinli Jeofizik
çalışmalar ile sürdürülmekteyken bazı kısa yoldan ve kolay görünen
"Prediction" önceden haber verme çabalarını daha ciddi olarak
yerine getirmek gerekir.
Tablo 1 ve Tablo 2:
Depremleri önceden haber verebilecek Jeofizik ve Jeohidrolojik
parametre şablonları
Bu yazı CBT
Dergisi 5 Şubat 2000 tarihli sayısında yayınlanmıştır.
Yazı ve WEB:
Prof.Dr. İIyas ÇAĞLAR-İTÜ Maden Fakültesi
caglari@itu.edu.tr