Bağışlarınız İçin Hesap Numaramız DOHAD - İs Bankası Gayrettepe Şubesi - 529030 |
HAYATA BİR DENİZ YILDIZIDA SİZ KAZANDIRIN
Depremden Hayatta Kalınır mı?
Bu sorunun yanıtı kesinlikle EVET’dir. Anlatacaklarımızı hem kendiniz öğrenin hem de tüm tanıdıklarınıza zorla öğretin, neden mi ? Depremde hayatta kalmak bir ekip işidir çünkü. Düşünün bir kere her an ailenizle birlikte misiniz? Hayır !... Peki birlikteyken de aynı odada mısınız? Hayır!... Odadan odaya cümbür cuma hep birlikte mi gidip geliyorsunuz? Hayır!... O zaman evin diğer odalarına ne gerek var ki? Neden bir evde yaşıyoruz ki? Bazı insanlar bu ülkede ortaya çıkıp bilir bilmez çok şey yazıp söylediler, şimdi sıkı durun iddia ediyorum en çürük binadan dahi sağ olarak kurtulabilirsiniz hemde çiziksiz ve burnunuz bile kanamadan, ancak kuralları yerine getirir önceden almanız gereken tedbirleri zamanında ve doğru şekilde alırsanız!...
Soru 1- Çocuklarınızı ne kadar çok seviyorsunuz? Ölmelerini hele sizin ihmaliniz yüzünden ölmelerini asla istemezsiniz değil mi?
Soru 2- Peki çocuğunuz her an sizinle mi? Peki gittikleri yerde gerekli tedbirlerin alındığını araştırdınız mı? Okulunu ve diğer bulundukları ortamları denetliyor musunuz? Siz ne yapmanız gerektiğini bilmezseniz çocuğunuz için iyisini ve doğrusunu zaten isteme şansınız olamaz değil mi?
Soru 3- Evinizde anlatacağım tedbirleri aldığınızı varsayalım, peki ya iş yeriniz orda da gereken önlemleri aldınız mı? Evinize, eşinize çocuğunuza sağ salim kavuşmak için size düşen sorumluğunuzu yerine getirdiniz mi?
Bunun gibi size yüzlerce, binlerce soru sorabilirim ama hiçbir şey değişmez yapmadığınızı biliyorum!... Bu yazıyı okuduktan sonra da hala kıpırdamıyorsanız sizin için üzülecek kimseyi bulamayacaksınız, çünkü herkes meşgul olacak…
Dünyanın her yerinde insanlar afetler konusunda adeta söz birliği etmiş gibi davranıyorlar, konuşmuyorlar ve konuşulanı dinlemiyorlar sanki böyle yapınca kendi başlarına gelmeyeceği gibi batıl bir inanca sahipler. Evet siz ister kabul edin ister etmeyin doğa olayları mutlaka olacaktır, ancak siz doğayla barışık yaşamayı öğrenir ve bunlardan etkilenmezseniz bunlarda sadece doğa olayı olarak kalır, ama eğer etkileniyorsanız işte o zaman biz doğal afetlerden bahsetmek durumundayız, afet meydana geldiğinde siz bu afetin kurbanlarından biri olabilirsiniz, ne yapacaksınız devletin size yardım etmesini mi bekleyeceksiniz? Evet devlet mutlaka yardım edecektir ancak anında her yere ve herkese ulaşması neredeyse imkansızdır, ulaşsa dahi yeterli malzemenin bulunmayacağına şüphe yoktur, kaldı ki devletin öncelikli görevi en zor durumda olanlara yardım etmektir, bunu da hava ve yol koşullarının müsaade ettiği ölçüde yapabilir, kısacası her an her yerde devleti beklemek sadece hayal kırıklığı yaratır dünyanın en büyük, en güçlü devleti dahi bunu başaramaz, dünya bunun örnekleriyle doludur.
Ben bütün bunları size neden anlatıyorum ve neden öğretiyorum biliyor musunuz ? Kendim için sizin için değil. Bir gün benim yardıma ihtiyacım olursa birisi belki bana yardım eder de benim hayatımı kurtarır diye anlatıyorum, bunu şimdi vakit varken yapmalıyım ki o an kimseye bildiklerimi öğretme şansım olmayacak, bildiklerim ve paylaşmadıklarım yüzünden zamanında öğretmediğim bilgiler yüzünden neden hayatımdan olayım ki o zaman adama başka bir şey derler ..... Neyse konumuza geri dönelim, akıllı bir insanın yapması gereken şeyi yapıp bildiklerimi size silah zoruyla da olsa öğretmeye kararlıyım çünkü söz konusu olan benim hayatım ( Bardağın ne tarafından baktığınıza bağlı her şey)
DEPREMLERİN ETKİLERİNE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Depremlerin büyüklüklerine göre yer yüzeyinde verdiği hasar çok yüksek oranda can ve mal kaybına yol açmakta, sosyal hayatı ve ülkenin ekonomik durumunu felç etmektedir. Bu nedenle, depremle iç içe yaşayan ülkeler depremin yaratacağı olumsuz etkilere karşı hazırlıklı olmak zorundadırlar. Ülkemiz topraklarının % 92’sinin deprem riski taşıdığı, nüfusumuzun da %95’inin bu bölgeler üzerinde yaşadığı, büyük sanayi merkezlerinin %98’inin ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgelerinde bulunduğu bilinmektedir. Bu bilgiler, ülkemizde bu konu ile ilgili hazırlık çalışmalarının sürekli ve etkili yapılması gerektiğini ifade etmektedir
YERLEŞİM BÖLGELERİ TİTİZLİKLE BELİRLENMELİDİR.
Yerel zeminlerin deprem etkisi altındaki davranışları; zeminin türü, kalınlığı ve yer altı su seviyesine göre değişmektedir. Bu nedenle;
Yaşanılan yer deprem bölgesi ise; hemen birkaç metre altında su bulanan yumuşak toprak, kil, kum üzerine bina yapılmamalıdır. Zorunlu hallerde gerekli saha ve laboratuar deneylerine dayanan zemin araştırması yapılmalıdır. Gerekli görülüyorsa zemin ıslahı yapılmalı, zemine uygun temel tipleri seçilmeli ve yapılacak binanın temeli derin olmalıdır.
YAPININ GENEL VE DEPREM GÜVENLİĞİNE DİKKAT EDİLMELİDİR.
Tüm yapılar “afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkında yönetmelik” (deprem yönetmeliği) ve “depreme dayanıklı yapı tekniğine” ile yetkililerin verdiği yönergelere uygun olarak, deprem etkilerine karşı dayanıklı yapılmalıdır.
Binalar, zemin özelliklerine uygun yapı tasarımları ve deprem tehlikelerini de dikkate alan yapı teknikleri ile kaliteli malzeme (tse belgeli olmasına dikkate edilmeli) ve işçilikle, uzman denetim elemanlarının gözetiminde yapılmalıdır.
Oturulan yapıların güvenliğinden emin olmak için ya da olası bir depreme ne denli bir direnç gösterebileceğini öğrenmek için ikamet edilen şehirlerdeki “türk mühendis ve mimar odaları”na ve belediye başkanlıklarına ya da mühendislik fakültesi bulunan üniversitelere müracaat edilerek bilgi ve yardım alınmalıdır. Özellikle binaların ana yapısal elemanları yetersizse, yetkili uzman kişiler tarafından güçlendirme projeleri ile takviye edilmelidir.
TÜM BİREYLERE, “DEPREM, ALINACAK ÖNLEMLER VE İLK YARDIM” KONULARINDA GEREKLİ OLAN BİLGİLER VERİLMELİ, BECERİLER KAZANDIRILMALIDIR.
Sorumluluk taşıyan her birey; aile bireylerine, mahiyetindekilere ve toplumun her kesimine:
Deprem gerçeği ile iç içe yaşanacağını, “depremle yaşamayı öğrenmek” zorunda olduklarını, gerekli önlemleri almaları ve olaylar karşısında bilinçli ve soğukkanlı davranmaları halinde olumsuzlukları en az zararla atlatacaklarını uygun bir dille anlatmalı ve konunun önemini vurgulamalıdır.
Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında alınması gereken önlemleri anlatmalı, kavratmalı, tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol etmelidir.
Bulunulan ortamda deprem olması halinde: nerelere, ne şekilde sığınacaklarını, ne şekilde hareket edeceklerini, nereye, ne şekilde tutunacaklarını anlatmalıdır. Evde, okulda ve işyerlerinde değişik büyüklükteki depremlere karşı senaryolar hazırlanmalı, zaman zaman tatbikatlar yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.
“Ev, okul ve işyerini boşaltma planı” yapılmalı, bu planlar hakkında bilgi verilmeli ve tatbikatlar yapılmalıdır.
Ev, okul ve işyerlerinde “deprem güvenlik planı” yapılmalı, bu planlar hakkında bilgi verilmelidir;
Yatakların; sabitlenmiş elbise dolabı, raf vb. Eşyalar ile pencerelerden uzakta yerleştirilmesi, gece yatarken oda kapılarının açık bırakılması, kapı arkasına yatak, yorgan, halı vb. Malzemelerin konulmaması, cam kırılmalarının vereceği hasardan korunmak için perdelerin kapalı tutulması gerektiği anlatılmalıdır.
Hiçbir yerden yardım alınmaksızın 72 saat (üç gün) veya daha uzun bir süre boyunca, evlerde, yurtlarda, işyerlerinde ve arabalarda hayatta kalma mücadelesini vermeye hazırlıklı olmaları sağlanmalıdır.
Her birey için, acil durumlarda ihtiyaç duyabileceği malzemelerin bulunduğu kişisel acil durum çantası hazırlanması, kolayca ulaşılabilecek yakın bir yerde her an hazır bir şekilde bulundurulması sağlanmalıdır. (Ancak bu çantayı daha sonra evi nasıl terk edeceğinizi anlatırken alıp çıkacaksınız, asla deprem sırasında bu çantaya ulaşmaya çalışmayın)
DEPREM SONRASI BULUŞMA PLANI HAZIRLANMALIDIR.
Deprem olduğu zaman aile bireyleri farklı yerlerde olabilirler ya da deprem kargaşası sonrasında birbirlerinden ayrılabilirler. Böyle bir olasılığa karşı, depremden sonra buluşmak için önceden bir-iki yer belirlenmelidir.
Bu yerler tüm aile bireylerinin bildiği yakın çevreler (yakın civarda oturan akrabaların evi, mahalledeki okul, cami, park gibi yerler) olmalıdır.
Belirlenen bu yerler depremden zarar görmüş olabilir. Bu sebeple oturulan şehirden en az 100 km. Uzakta yaşayan bir akraba veya arkadaş “haberleşme aracı” olarak seçilmelidir.
UNUTMAYIN!... ACİL TELEFON NUMARALARI MUTLAKA NOT EDİLMELİDİR.
Tüm aile bireyleri, “olası buluşma noktaları” adresleri ile “haberleşme aracı” olarak seçilen kişinin isim, telefon numarası ve adresini küçük kartlar üzerine not ederek cüzdanlarında, çantasında veya yanlarında taşımalıdırlar. Ayrıca acil durumlarda yardım istemek için, önemli telefon numaraları ile aile için önemli telefon numaraları da yazılarak, cüzdanlarında, telefon rehberinin iç kapağında ya da telefonun üzerinde bulundurulmalıdır.
AİLEYE DAİR ÖNEMLİ BELGELER İLE BİLGİLER YAZILARAK SAKLANMALIDIR.
Bir deprem sırasında, aileler için yaşamsal önem taşıyan bir takım belgeleri kaybetmemek için önlem alınmalıdır.
Senetler, vasiyetnameler, vergi kayıtları, doğum belgeleri , nüfus kayıtları, pasaport, kredi kartı ile ilgili bilgiler ve diğer “yaşamsal önem taşıyan belgeler” ile mesleki bilgiler, sağlık bilgileri, çocukların okul bilgileri gibi “önemli aile bilgileri” 2 nüsha yazılarak saklanmalıdır.
EV İÇİNDE GÜVENLİĞİ SAĞLAMAK İÇİN “DEPREM GÜVENLİK PLANI” YAPILMALIDIR.
Deprem anında panik yaşama ve doğru düşünememe olaylarını az da olsa ortadan kaldırmak ve aile fertlerinin nasıl davranmaları ve nerelerde saklanmaları gerektiğini bildirmek için;
Birinci derece deprem bölgesinde bulunan her evde, okulda ve işyerinde “deprem güvenlik planı” yapılmalı ve “deprem güvenlik planı formu” doldurulmalıdır. Tüm bireyler konu hakkında bilgilendirilmeli ve zaman zaman tatbikatlar yapılmalıdır. Ev, okul ve işyerlerinin bütün odalarında en güvenli ve HAYAT BOŞLUĞU oluşturulabilecek yerler önceden belirlenmelidir. Bu yerler arasında: sağlam bir masa yanı, sıra yanı, içi kitap yada çamaşır dolu sandık yanı, dolgun ve hacimli koltuk yanı, kanepe yanı, çekyat yanı, para kasası yanı, döküm olan kalorifer peteklerinin önü , mutfak tüpü yanı, döküm küvet yanı, fırın, çamaşır-bulaşık makinelerin yanı olabilir.
Genel ve deprem güvenliği olan sağlam binalarda; daha önceden hazırlamış olduğunuz bir hayat boşluğunuz yoksa, bilhassa küçük hacimli odalarda iki duvarın birleştiği köşeyi sığınılacak yerler olabilir. Bu tür binalarda tavandan duvarlardan ve yüksek yerlerden düşecek eşyalara karşı korunmak amacıyla başınızı ellerinizle koruyarak masa, sıra vb eşyaların yanına uzanın….
Ev ve işyeri içlerindeki güvenli alanların belirlenmesiyle, insanlar, kendisini olası bir ölümden veya yaralanmadan kurtarabilir.
Evde ve işyerinde hasar görebilecek ve/veya verebilecek eşyalar belirlenmeli, dar çıkış yollarında, deprem sırasında düşerek çıkışı engelleyecek mobilyalar, dolaplar, sehpalar ve benzeri eşyalar varsa, bunlar çıkış yollarından kaldırılmalı ya da deprem anında düşmeyecek şekilde duvara veya bulundukları yere sabitlenmelidir. Yapılan işlemler “deprem güvenlik planı" nda belirtilmelidir.
DEPREM GÜVENLİK PLANI FORMUNDA BULUNMASI GEREKENLER (D.G.P.F.):
1- Tüm odalardaki en güvenli yerler ile hasar görebilecek ve/veya verebilecek eşyalar belirtilmelidir.
2- Su ısıtıcıları ve sobalar; altından ve üstünden sağlam bir malzeme ile sarılmalı, duvara sabitlenmeli ve emniyetli hale getirilmelidir.
3- Bir depremde devrilebilecek, üzeri fazla yüklü olan ve bir yere bağlı olmadan duran (yüksek kitaplıklar, vitrinler, konsollar, çekmeceli dolaplar, raflar vb.) Eşyalar;“L” dirsekler, köşe dirsekleri ya da alüminyum kornişler kullanılarak duvar çivileri ile duvara veya döşemeye sabitlenmelidir.
4- Kitaplıkların, vitrinlerin yada mutfak dolaplarının üst raflarındaki ağır ya da kırılabilecek eşyalar; alt raflara yerleştirilmelidir.
5- Dolaplarından yada raflardan kayıp düşebilecek olan tüm elektronik aletler (bilgisayarlar, müzik setleri, televizyonlar, radyolar), küçük ev aletleri (mikrodalga fırınları, tost makineleri, blendırlar) ve diğer aletler (dikiş makineleri, telesekreterler...); çift taraflı bantlar kullanılarak bulundukları mobilyanın üzerine yapıştırılmalı ve sabitlenmelidir.
6- Asılı duran eşyalar; özellikle pencerelere yakın bulunan veya asılı duran lambalar, avizeler vb. Eşyaların yeri dikkatlice kontrol edilmelidir. Deprem sırasındaki sarsıntıda pencerelere çarpacak kadar yakınsa, onların yeri değiştirilmelidir. Tavana asılı olan saksılar var ise ve ucu açık bir kancaya takılmış ise, saksının kancadan kurtulup düşmemesi için kancanın diğer ucundan tavana girmesi sağlanmalıdır yada kancanın ucu açık kalmayacak şekilde tel bağlanmalıdır.
7- Yatakların yada koltukların üzerlerinde duran ayna yada ağır çerçeveli resimler; yataklardan, koltuklardan ve sandalyelerden uzak bir yere asılmalıdır. Bu tür eşyalar alt ve üst kısımlarına vidalar yerleştirilerek yada bir telle bağlanarak birkaç noktadan sabitleştirilmelidir.
8- Şiddetli bir sarsıntıda, kapaklarını sağlam bir biçimde tutmayacak, mutfak, banyo ve çalışma odalarındaki kilit dilleri; sürgülerle sağlamlaştırılmalıdır.
9- Yüksek ya da tehlikeli yerlerde duran ve kırılabilecek kapların içinde bulunan zehirli maddeler yada parlayıcı-patlayıcı özelliği olan sıvılar; daha alçak yerlere konulmalı, sağlam ve devrilse bile açılmayacak kaplarda muhafaza edilmelidir. Üzerleri dikkat çekecek şekilde etiketlenmelidir. Bunlar su ve yiyecek depolarından, çocukların ve hayvanların ulaşabileceği yerlerden uzak tutulmalıdır.
10- Evde ve iş yerinde duvarlar ile elektrik, su, gaz tesisatları kontrol edilmelidir. Gerekiyorsa tamirat ve tadilat yapılmalıdır.
GEREKLİ OLAN MALZEMELER DEPOLANMALIDIR.
Acil ve olağanüstü durumlar için her evde uygun ve kolayca ulaşabilecek bir yerde, içinde acil durumlarda ihtiyaç duyulacak malzemelerin bulunduğu , ufak bir depo hazırlanmalıdır.
ACİL DURUMLARDA İHTİYAÇ DUYULABİLECEK MALZEMELER:
· İLK YARDIM GEREÇLERİ
· ACİL DURUMLARDA GEREKLİ OLAN BESİNLER
· ACİL DURUMLARDA GEREKLİ OLABİLECEK IŞIK KAYNAKLARI
· KİŞİSEL GÜVENLİK VE RAHATLIK İÇİN GEREKLİ OLAN EŞYALAR:
· TEMİZLİK - HİJYEN İÇİN GEREKLİ OLAN MALZEMELER
· BARINMA İÇİN GEREKLİ OLAN EŞYALAR
· HABER ALMAK İÇİN GEREKLİ OLAN GEREÇLER
Ayrıca her birey için içinde acil durumlarda ihtiyaç duyabilecek malzemelerin bulunduğu kişisel acil durum çantası hazırlanmalı ve güvenli bir yerde saklanmalıdır. Araçlar ve işyerleri için de ayrı ayrı acil durum çantaları hazırlanmalıdır.
KİŞİSEL ACİL DURUM ÇANTASINDA BULUNMASI GEREKEN MALZEMELER
· TAŞINABİLİR PİLLİ RADYO VE YEDEK PİLLERİ,
· EL FENERİ VE YEDEK PİLLERİ,
· DÜDÜK,
· İLK YARDIM ÇANTASI VE KİTAPÇIĞI,
· ÖZEL İLAÇ, (Sizin için hayati önem taşıyan bir ilacınız varsa mutlaka bir yedeği bu çantada yer almalıdır, yenisi alındığında bu çantadaki ile değiştirilip, çantadaki ilacın daima taze kalması sağlanmalıdır)
· YİYECEK, (BİSKÜVİ, KONSERVE, KURUTULMUŞ MEYVE)
· ŞİŞE SUYU,
· MENDİL,
· TUVALET KAĞIDI,
· TELEFON KARTI VE JETONU, BOZUKLUK PARA,
· BATTANİYE,
· ELDİVEN, GİYECEK ( İÇ ÇAMAŞIRI, ÇORAP, HIRKA YA DA KAZAK), AYAKKABI.
BİNA İÇİNDE BULUNUYORSANIZ;
Sakin olmalısınız. Eğer paniklerseniz bu karşı karşıya kaldığınız tehlikeden çok çok daha büyük bir tehlikedir
Depremin başladığı ve sarsıntıların hafif olduğu dönemde, deprem öncesinde belirlenen önlemleri hatırlayın, siz buna zaten hazırlıklıydınız, korkmayın başaracaksınız!.....
Bina içinde çıkışa ne kadar yakın olursanız olun asla kaçmaya çalışmayın !...... Kaçmaya çalışırsanız korunmak için ihtiyacınız olan en değerli 5 saniyelik sürenizi harcamış olursunuz. Neden başaramayacağınıza gelince ; Bu tamamen denge merkezinizle ilgili bir olaydır, göz ve orta kulak uyumunuz dengenizi sağlar ancak reaksiyon süresi sizin yerle olan mesafenize bağlı olarak değişir (ayaktayken gereken uyum ile yatar durumdaki uyum süreniz aynı değildir). Önce bunu mutlaka deneyin!... Ayağınızın altında ki bir yolluğu iki güçlü kişi tarafından karşılıklı çekilirken bırakın kaçmayı siz üzerinde ayakta durmaya çalışın sadece, sonra o yolluğun üzerine diz çöküp emekleyerek hareket edin, daha sonrada sürünerek yada yuvarlanarak hareket etmeyi deneyin….. Göreceksiniz ki yere ne kadar yakınsanız hareket kabiliyetiniz o derece artar, bunu size neden yaptırıyorum,
1) En güvenli yer önceden tedbiri alınmış olmak kaydıyla bulunduğunuz yerdir,
2) Tehlike anında en yakınızdaki kişiye bile yardım edemezsiniz eğer yardım etmek istiyorsanız bunu şimdi yapın!... Bu bilgileri öğreterek, tehlike anında bir başkasına yardım etmeye çalışmak hayatta kalma şansınızı bir anda milyonda bir ihtimale dönüştürür ve ne siz ne de yardım etmeye çalıştığınız kişi hayatta kalamazsınız,
3) Aynı evin yada mekanın içinde olsanız dahi asla çocuklarınıza koşmayın !.... Çocuklar ve anneler içgüdüsel olarak birbirlerine koşmaya meyillidir ancak bunu başarabilen kişi sayısı milyonda birdir ve tamamen bir tesadüftür hayatta kalma şansınızı tesadüflere bırakmayın, o tesadüf sizin için çalışmayacaktır bana inanın. Bugüne kadar dünyanın her yerindeki afetlerde aynı manzarayı gördüm hiç değişmedi çocukların kolları hep ileriye doğruydu annesine doğru hamle yaptığını anlamak için alim olmak gerekmiyordu annelerini ise yine kolları açık olarak çok yakınlarında bulduk bu mesafe 2,5 metreyi hiç geçmedi ama ne yazık ki ikiside başaramamışlardı. Ama koşmasalar kendi bulundukları yerlerde korunsalar emin olun hepsinin hayatta kalma şansları çok yüksek olurdu,
4) Kapılar daima size tuzak hazırlar bunu hiç unutmayın!... Deprem başladığında kapalı duran kapılar dahi dili kurtulur ve açılır, işte o andan itibaren en büyük tuzağa düşmek üzere olduğunuzu bilin, kapı açık dahi olsa asla kapıya yönelmeyin çünkü korunmak için ihtiyacınız olan o en değerli 5 saniyenizi kapıya ulaşmak için harcayacaksınız ve tam kapıya ulaştığınızda ise hareket devam ettiği için kapı bir açılıp bir kapanacak ve sizin hayatınız tutmakta olduğunuz o kapının kolunda akıp gidecek insanların yaklaşık %70 kadarını kapı ile duvar arasından ölü olarak çıkardık, kapıyı geçmeyi başaramamışlardı ve kapı son bir hamle ile açılıp insanları duvar arasına sıkıştırmış, ezilerek ve de nefessiz kalarak ölmelerine neden olmuştu, beni dinlemeyebilirsiniz ama artık bu yazıyı okuduktan sonra başaramayacağınızı da biliyorsunuz tercihinizi doğru yapın!...
5) İddia ediyorum ki, en çürük binada dahi doğru önlemleri alırsanız ve kaçmaya çalışmazsanız hayatta kalırsınız, eşyaları mutlaka sabitleyin hayatta kalmak için ihtiyacınız olan mesafenin yaklaşık 50-55 cm olduğunu sakın unutmayın, bunu başarabilirsiniz, şimdi bunu nasıl yapacağınızı anlatayım;
Bir insan vücudunun yere yattığında en yüksek yeri ayak yüksekliğidir (askerlik yapanlara topuklarını yatırmalarını öğretirler, neden mi? Çünkü eğer yatırmazsa topuklarından vurulurlarda o yüzden) anladığınız üzere bir insan vücudunun yatay durumda en yüksek yeri ayak boyudur, 45 numara ayak sahibi iseniz dahi bu mesafe 32-33 cm gelir bu mesafenin 1,5 katı ise 46-47 cm kadardır, olayı biraz daha abartıyım yani aslında 50 cm lik bir boşlukta kültür fizik hareketleri yapabilecek kadar bir mesafeye dahi sahip olursunuz. Bu mesafeyi nasıl sağlayacağız peki ?
Daha önceden belirlenmiş ve hazırladığınız her odanızda bulunan GÜVENLİ ve HAYAT BOŞLUĞU oluşturulabilecek bir yere; sağlam bir masa, sıra, dolgun ve hacimli koltuk, kanepe, çekyat, içi dolu sandık, para kasası, kalorifer petekleri, döküm küvet, mutfak tüpü, fırın, çamaşır-bulaşık makinelerinin vb. eşyaların yanına, bakın özellikle altına demiyorum eşyaların yanına, yakında bulunan kitap vb. malzeme ile baş korunarak yada baş iki el arasına alınarak cenin pozisyonunda uzanılmalı ve bir yere de tutunmaya çalışılmalıdır.
Yeri gelmişken Cenin Pozisyonunu bir anlatalım;
Baş iki el arasına alınır, bacaklar dizden bükülerek toplanır ve dizler karına çekilir, yere yan yatılır. Cenin Pozisyonu bize ne avantaj sağlar? Eğer kanepe, çekyat, yatak yanı gibi uzunlamasına sığınabileceğimiz yer yoksa bulunduğumuz mekanda yada bu eşyalardan uzakta kalmışsak daha küçük hacimli bir eşyanın yanına güvenli şekilde sığınmamızı sağlar, ayrıca hayati organlarımız bel ile boyun arasında yer almaktadır, ellerimiz ve kollarımızla başımızı, yine kol ve bacaklarımızla da göğüs ve karın boşluğumuzu korumuş oluruz, yan yatmakla da omuriliğimize doğrudan gelecek darbeleri engellemiş oluruz. (Çömel, kapan tutun diye öğretilen teknikte sığınacağınız mesafe en az 80 cm olmak zorundadır, ancak bu mesafeyi sağlasanız dahi, başınızın arkasına ve omuriliğinize darbe almanız kaçınılmazdır, bu öneriyi yapanların kendilerine sorun bakalım, sizin kendinizi korumak için oluşturduğunuz HAYAT BOŞLUĞU mesafeniz nedir? diye)
Bir kere daha hatırlatayım; hayatta kalma işi bir ekip işidir ve önceden tedbir gerekir, en çürük binada dahi hayatta kalma ihtimaliniz %100’ dür, doğru tedbirleri alırsanız, hayatta kalmak için en değerli zamanınız ilk 5 saniyenizdir kaçmaya çalışmak, koşmaya çalışmak, ayakta kalmaya çalışmak, ölüm getirir!.... Sakın UNUTMAYIN tehlike anında kimseye yardım edemezsiniz, yardım etmeye çalıştığınız kişiyi de ölüme sürükleyeceğinizi hiç aklınızdan çıkarmayın, birisine yardım etmek istiyorsanız ona şimdi yardım edebilirisiniz tehlike anında değil, bir başkasına tehlike geçtikten sonra hayatta kalmayı başardığınız için ancak ondan sonra yardım edebilirsiniz. Asla unutmayın önce siz hayatta kalmalısınız ki bir başkasına yardım edebilesiniz……
Sarsıntı durana kadar korunduğunuz yerden çıkılmamalıdır. (en az 60 saniye) sabitlenmemiş ve devrilebilecek eşyalar, ile sobalar, şömineler, ocaklardan uzak durulmalıdır.
Merdivenlerden, balkonlardan, asansörlerden sütunsuz ve geniş sahanlı yerlerden uzaklaşın.
Asansörler kesinlikle kullanılmamalıdır. Asansörde iken deprem olması halinde, kat çıkış düğmesine basılarak katta durdurulmalı ve asansör hemen terk edilmelidir.
AÇIK ALANDA BULUNUYORSANIZ;
Dışarıda bulunuluyorsa, dışarıda kalınmalıdır. Ancak binalardan, duvar diplerinden, pencerelerden, baca yakınlarından, kiremitlerden, bahçe duvarlarından, reklam panolarından, balkon altlarından, uçurum kenarlarından, köprülerin üstlerinden ve altlarından, elektrik direklerinden ve tellerinden, çocuk bahçesinde kaydırak, tahterevalli, salıncak gibi oyun araçlarından uzak durulmalı ve güvenli bir açık alana doğru gitmeye çalışılmalıdır. Sarsıntı sona erinceye kadar orada kalınmalıdır. Etraftan gelebilecek tehlikelere ve binalardan düşebilecek yıkıntı parçalarına karşı hazırlıklı olunmalı ve tedbir alınmalıdır.
Toprak kayması olabilecek, taş ve kaya düşebilecek dik kayaların yakınından ve yamaç altlarından uzaklaşın.
Deniz kıyısından uzaklaşın. Yüksek yerlere doğru zaman kaybedilmeden kaçılmalıdır.
Toprak altındaki kanalizasyon, ve gaz hatlarından yer üstündeki elektrik hatlarından gelebilecek tehlikelere ve yangınlara karşı hazırlıklı ve dikkatli olunmalıdır.
ARAÇ KULLANIRKEN DEPREMİN OLMASI HALİNDE:
Araç karayolunda (Şehirlerarası yolda) seyir halinde ise;
Yolu kapatmadan sağa yanaşılıp durun. Kontağı kapatıp motoru durdurun, kontak anahtarını yerinde bırakıp, pencerelerinizi kapatın ve araç içinde bekleyin, ancak sarsıntı durduktan sonra açık alana gidin!...
Araç meskun mahallerde ise yada güvenli bir yerde değilse;
Aracı durdurun, tercihen imkan varsa sağa yanaşın, kontak anahtarını üzerinde bırakın, dikkatli bir şekilde hareket ederek, kapıları kapatın ve aracı derhal terk edip, açık alanlara gidin!...
Aracınızı köprülerden, alt ve üst geçitlerden, binalardan, elektrik direklerinden, enerji hatlarından, tünel giriş ve çıkışlarından, otoyol kenarlarındaki aydınlatma direklerinden, ses yalıtım duvarlarından, büyük kamyon ve tankerlerden, deniz kenarlarından uzakta durdurun.
Sarsıntı sona erdiğinde de tedbirli olun!... Depremin zarar vermiş olduğu yollarda büyük yarıklar, çökmeler ve heyelanlar olabilir. Köprüler, viyadükler çökebilir, depremin zarar verdiği yerlerden geçmeye çalışmayın!...
OKUL İÇİNDE BULUNUYORSANIZ;
Siz bir öğretmen olabilirsiniz yada mutlaka okula giden çocuğunuz yada torunuz olduğunu düşündüğüm için sizi bir konuda özellikle uyarmalıyım, çocuklarımıza öğretilen deprem sırasında sıra altına girmek fikrini derhal çocuklarımızın kafasından silin eğer onu bir daha görmek istiyorsanız!.... Bu bölümü özellikle aşağıdaki “ölümcül yanlışlar” bölümüne koymayıp ayrı bir bölüm açtım.
Depreme etüd sınıfında yakalanan öğrencileri görmemiş olsaydım beklide bu konuyu hiç araştırma gereği bile duymayacaktım, ama size yazdıklarım masa başından yazılmış şeyler değil bana kulak vereceğinizi umuyorum.
Sıra altına giren öğrencilerin hepsi feci şekilde sıkışarak yada ağır yaralar aldığı için ölmüştü, ama yaşayanlarda vardı hem de hiç yara dahi almamışlardı, çok ilginçtir ki zayıf çelimsiz olanlar hayatta kalmıştı ve sıra koridorlarının arasındaydılar, bir yandan kurtarmaya çalışırken bir yandan da yaşadıkları şoku atlatmaları için onları konuşturuyordum, zehir gibiydi hepside, neler olduğunu çok iyi biliyorlardı, ölümle erken tanışmışlardı ama yaşama istekleri de bir o kadar güçlüydü.
Birine sordum, “nasıl oldu?” diye,
-“Amca, öğretmenimiz bize sıra altına girmeyi öğretmişti, deprem başlayınca bizde sıra altına girmeye çalıştık, sırada 2 kişi oturuyorduk, (eliyle gösterdi arkadaşını) benden daha iri ve güçlüydü, sıra altına girince kendi sığabilmek için beni tekmeyle dışarı attı ve kendisi girdi” dedi.
Aslında sözlerinde bu yaptığından dolayı arkadaşına öfke vardı, onu zayıf görmesine çok içerlemişti, “Peki ama dedim bak sen hayattasın o ise artık yaşamıyor arkadaşına artık kızma bence ve kendini feda edip senin hayatta kalmanı sağladığı ona teşekkür etmelisin”, bomba etkisi yapan o cümle çıktı ağzından,
-“Ölen arkadaşlarımın tek sorumlusu öğretmenimiz”
Etüd sınıfının öğretmeni de sınıf öğretmenine ait masanın altında ölmüştü, oysa ki sıra koridorları masanın yanı bize bile yetecek kadar boşluklar bırakmıştı, sıra koridorlarında ki sağ kalan az sayıda ki çocuğu alıp çıktık o enkazdan
Bir gün eğitime gittiğimiz okulun müdürü övünerek “biliyor musunuz? Biz bu okulu 45 saniyede boşaltıyoruz.” “Bravo size dedim, bizde size çocuklarımızı emanet ediyoruz öyle mi? Müdür bir anda şok oldu, onu takdir etmemi bekliyordu herhalde. “Bu kadar öğrencinin hayatını tehlikeye atıyorsunuz öyle mi?” diye ısrarla sorumu tekrarladım, bütün öğretmenlerinin ve benim arkadaşlarımın önünde küçük düşmeyi kendine yediremedi ve;
-“Ya Napacaktık ki?” dedi son derece kaba bir üslupla,
-“Bütün öğretmenlerinizi öğretmenler odasında istiyorum 5 dk içinde deyip arkadaşlarıma da sınıfları siz teslim alıyorsunuz ve bu okulu tepeden tırnağa önce eğitiyoruz sonra tatbikat yapıyoruz” talimatını verdim.
Öğretmenlere önce neden çocukları sıra altına sokmamaları gerektiğini, sonra da okulu nasıl kontrollü bir şekilde tahliye edeceklerini anlatıp planı çizdim, nöbetçi öğretmenlerin sınıfları aynı anda değil tek tek kontrollü olarak nasıl boşaltmaları gerektiğini, sınıfta korkup köşeye sinmiş ve tutulmuş öğrenci kalabileceğini, o sınıftaki son öğrencide çıktıktan sonra diğer sınıfın tahliyesine geçilmesini, öğrencilerin okul koridorunda ayağa kalkmadan tercihen duvar kenarından ve tek sıra olarak birbirlerini kontrol ederek ve birbirlerini geçmeden hangi sınıfı hangi merdivenleri kullanarak boşaltacaklarını anlattım. Okul müdürü yine dayanamadı;
-“Ya Hocam senin dediğini yaparsak saatler alır, okulu böyle tahliye edemeyiz” dedi, bende;
-“Öğrencilerin hayatını tehlikeye attığınız için hakkınızda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmamı ister misiz?” dedim (Bu hakkınız var)
Öğretmenlere dönüp, ayrıca okulun tahliyesinde önce büyük sınıfları tahliye etmelisiniz ki küçük sınıfların tahliyesinde onlardan yararlanabilesiniz, hepimiz çocuklarımızı öğretmenlerimize ve okullarımıza emanet ediyoruz, sadece okumaya göndermiyoruz, sorumsuzluğun ölüm getireceğini asla unutmayın!.. Bir veli olarak okula gelip çocuğum nerde diye sorsam ve bana bilmediğini söyleyen çocuğumun öğretmeniyle karşılaşsam ne olur? Böyle bir vicdan azabıyla kim yaşamak ister.
Velileri okulu kontrole davet ediyorum okulu asla başı boş bırakmayacaksınız, okulun sizin çoğunuza sahip çıkacağından kesinlikle emin ve içiniz rahat olacak ki siz çocuğunuzdan uzaktayken dahi aklınız onda kalmadan siz önce kendiniz hayatta kalmayı başarabilesiniz.
Öğretmenleri de sorumlu ve bilinçli eğiticiler olmaya davet ediyorum, öğretmen olmak insan yetiştirmek ve emanet aldığınız her öğrenciden tek tek sorumlu olmak demektir, herkes öğretmen olamaz, öğretmen olabilmek için bir sürü engeli aşıp gelmek gerekiyor, bunu başardığınıza göre bu yükün altından kalkmaya yeterince gücünüz, tecrübeniz ve eğitiminiz var demektir.
Öğretmenleri sınıflarına gönderdim ve ilk önce arkadaşlarımın yardımıyla sınıf uygulamaları yapıldı, sonrada okul tehlike sırasında okulun tahliyesine başlandı, okul müdürünün dediği gibi saatler almadı, sadece 2,5 dk sürdü 1400 öğrenci bu kadar süre içerisinde itişip kakışmadan son derece başarılı bir şekilde okulu terk etti, kontrolün sınıf öğretmenlerinde ve koridorlarda ki nöbetçi öğretmenlerde olması sayesinde okul tabiri yerinde olacak “adam gibi” tahliye edildi.
Şimdi size şu 45 saniyede okul tahliye etmenin bir tablosunu çizeyim, neden bu kadar ısrarla üzerinde duruyorum? Eğer okulu 45 sn içinde tahliye etmeye kalkarsanız, önce sınıf öğretmeni sınıftan çıkar ve bağırmaya başlar “hadi, hadi daha çabuk daha çabuk”, sınıflardan zembereği boşanmışçasına aynı anda fırlayan öğrenciler için artık adeta göğüs göğse bir meydan muharebesi başlar, katlardan gelen diğer destek kuvvetleri de bu meydan muharebesine merdivenler bölgesinde katılır ve önce geçmek için mücadele veren büyük sınıfların karşısında küçük sınıfların hiç şansı yok demektir. Şimdi bakın hani size “panik” başınıza gelebilecek en büyük tehlikeden daha büyük bir tehlikedir demiştim ya, ortada bir tehlike yok iken bile ben öğrencilerin okuldan nasıl çıktığını görüyorum, şimdi bir de buna tehlike, şok ve panik faktörünü ekleyip okulu 45 sn içinde tahliye etmeye çalışın bakalım, yer, yön ve zaman kavramlarının ortadan kalktığı bir anda birileri dışarı çıkmaya çalışırken şunu unuttum bunu unuttum diye yolun yarısında aklına geleni yapmak için sınıfına geri dönmeye çalışan öğrenciler ve diğerlerini biran önce dışarı çıkarmak için onları panikletmeye devam eden öğretmenler. Neden Okul Müdürü elinde kronometre ile bahçede bekliyor ya, merdivenleri dahi kullanmadan giriş katındaki odasından hemen cengaverce dışarı çıkıp kim en son çıkacak diye bakıyor ya, 45 sn lik başarıya kim gölge düşürecek bütün derdi o ya. “Meydan Muharebesi” tanımı bunun için az bile kalır, biz bu durumla tam birebir örtüşeceği için en doğru tanımı yapalım ünlü “HEYSEL STADI FACİASI” (bu facia ile ve bu ayıpla anılmak istemeyen Belçikalılar sonradan stadın adını ‘King Baudouin' olarak değiştirdiler)!.... Böyle bir durumda bir öğrencinin ayağının takılıp tökezleyip düştüğünü bir düşünün onu kaldırmak isteyecek her öğrencide yerde kalır, arkadan gelen zemberekten kurtulmuş öğrenciler önde ne olduğunu anlayana kadar önde en iyimser rakamlarla 50 ila 100 arası öğrenci telef olur ve çok ağır yaralanırlar ezilme tehlikesi hiçte hafife alınmaması gereken bir tehlikedir ve statlarda yaşanan yüzlerce örneği vardır, ölüm olayları da yaşanmıştır.
SİZE ÖĞRETİLEN DİĞER ÖLÜMCÜL YANLIŞLAR
Yazdığım notlara dikkat ettiyseniz size şu ana kadar hiç su vanasını kapatın elektrik şalterini indirin gaz vanasını kapatın gibi önerilerde bulunmadım, bulunmayacağımda,
1) Elektrik zaten ana şebekeden otomatik olarak kesilecektir, kesilmese dahi size ayakta durmamanız gerektiğini, koşmaya veya başka bir odaya dahi gitmeye çalışmamanız gerektiğini ısrarla tekrarlıyorum,
2) Su ve Gaz vanalarını kapatsanız ne olacak? borular zaten duvarların içindeki eklenme yerlerinden ya çıkar yada patlar.
Bakın önerilen şey öncelikle mantıklı olmalıdır, bunu öneren kişiye sordunuz mu hiç sen böyle bir deneme yaptın mı? diye, inanın yaptım diyecektir, tekrar sorun bunu yaparken deprem olmaya devam ediyor muydu? diye, bu kez cevabı HAYIR olacaktır, çünkü sizden yukarda bir deney yapmanızı istemiştim ayakta bile duramazken soruyorum size nasıl olur da biri hanyada biri konyada olan elektrik şalterini, su ve gaz vanalarını kapatabilirsiniz? Ben size korunmanız için en değerli 5 sn den söz ediyorum, size çocuğunuza dahi koşmamanızı söylüyorum birde, üstüne üstlük ısrarla onların yaşamasını istiyorsanız sakın birbirinize koşmayın diye en baştan beri asla kaçmayın, koşmayın diyorum ve bunları da size kanıtlarıyla sunuyorum......
Bunu öneren kişiye şimdi ben soruyorum Ey sevgili kardeşim sen 100 metre dünya rekortmeni falan mısın? Belki senin böyle bir yeteneğin var ama unutma ki her gün 100 metre koşusu için DÜNYA REKORU kırılmıyor ve bizler de zaten dünya rekortmeni atletler değiliz, yeri gelmişken söyleyeyim o da gelse bu işi başaramaz, peki bu ne demektir? Böyle bir mantıksız öneri nerden çıkmıştır?
Siz ülkeniz gerçeklerini göz ardı edip, başka bir ülkenin insanı için yazılıp çizilen "Hayatta Kalmanın Altın Kurallarını" birebir Türkçe’ye çevirip onu da yeni bir buluş gibi basın aracılığı ile 70 milyona söylerseniz olacağı budur.
Zaten millet olarak çocukluğumuzdan beri kaçmaya hazır olarak büyütülmedik mi? Bize ilk öğretilen şeylerden biri "Kaç !... Kaçanın anası ağlamaz" değil miydi? Bir diğeri "Yemek bulursan yanaş, dayak görürsen sıvış", bir diğeri "Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır" diye öğretilmedi mi? Korkak tavşanlar gibi kaçmak üzerine eğitilmedik mi çoğumuz? Eh hal böyle olunca da 70 milyon hemen kabullendik kaçmayı, eh kolaymış ne var ki onda canım alt tarafı kaçacağız deyiverdik, zaten en iyi yaptığımız ve bize en iyi öğretilen şey değil mi? Hiç sorgulamadan “Ooooooo onda ne var iş onunla bitsin kolay iş” diyenleri çok gördüm. Ancak hiç unutmayın sözde kolay olan gerçekte hiçte kolay değildir!.....
Hani yukarda iddia etmiştim ya beni dinlerseniz %100 hayatta kalırsınız diye
Şimdi yine iddia ediyorum o söylendiği gibi kaçabiliyorsanız 10-15 sn içinde kaçın, deprem başladığında elektrik şalterini, su ve gaz vanalarını kapatın diye öneride bulunanları dinlerseniz;
Hayatta kalma olasılığınız en iyimser tahminle TRİLYONDA BİR'dir
Aslında size evinin salonunda bulduğum kişiyi anlatmalıyım, kurtarma çalışması başlatacağım binadaki kayıp insanların bilgisini toplarken kurtulanlardan biri üst kattaki komşusunun hiç ortada görünmediğini seslendiklerini ve yanıt da alamadıklarını söyleyince bir personelimi görevlendirerek bakıp gelmesini istedim binanın o bölümü ayakta duruyordu, personelim dikkatlice çıktı ve birkaç saniye sonra da boş pencerede göründü
-"Amirim bunu görmeniz gerekiyor" dedi.
yanına gittiğimde gördüğüm manzara çok kötüydü ev sahibi salonun ortasında boylu boyunca ve kan gölünün içinde yatıyordu cesedine yaklaşınca nasıl öldüğünü anladım, vücuduna 37 tane kılıç gibi cam parçaları saplanmıştı, anlaşılıyordu ki ev sahibi deprem sırasında ayakta kalıp salondan sokak kapısına doğru yönelmek istemişti ama patlayan salon camları salondaki büfenin cam kapakları ve salon camları patlayarak adama saplanmışlar ve makineli tüfekle taranmış gibi ölümüne neden olmuşlardı. (Bu sadece örneklerden bir tanesiydi)
Şimdi bunu bile bile hala artık ayakta durmaya koşmaya, kaçmaya elektrik şalterini, su ve gaz vanalarını kapatmaya çalışmayacaksınız değil mi?
durun daha bitmedi, yeni başladık; Buzdolaplarından uzak durun özellikle de kapısının karşısından içi boş olduğu için yanı da sizi korumaz zaten ama özellikle kapısının karşısından uzak durun !......
Başka bir enkazda bulduğum kişi bana küçük dilimi yutturdu desem yeridir, pürüzsüz 5 parçaya bölünmüştü, deprem sırasında mutfakta olduğu anlaşılıyordu ve ayakta olduğuna göre de gaz vanasını kapatmak için geldiğini tahmin ediyorum yada mutfaktaydı kaçmaya çalışıyordu, buzdolabının kapısı mutfak kapısına doğru bakıyormuş deprem sırasında mutfak balkonu ve mutfağın ilk o bölümü çökmüş tepesinden baskı yiyen buzdolabının kapağı açıldığı gibi buzdolabının rafları bir giyotin gibi fırlayıp ev sahibini 5 parçaya ayırmış,
Hala koşmaya, su ve gaz vanasını kapatmaya hevesli misiniz? Yazdıklarımdan rahatsız mı oldunuz? Daha hiç birşey yazmadım, ama şu anda istediğiniz kadar ayılıp bayılabilirsiniz beni dinlemezseniz başınıza gelecekleri ben size baştan söylüyorum
Deprem sırasında koşup ELEKTRİK ŞALTERİ, SU VE GAZ VANASINI KAPATMA BAHSİ BÖYLECE KAPANMIŞTIR sanıyorum.
Diyelim ki evin içinde bir odadan diğer odaya gitmeye çalışacaksınız, yapamayacaksınız ama ben size şimdi bunu zaten nasıl yapamayacağınızı bir anlatayım istiyorum;
Bulunduğunuz odanın bir kapısı var değil mi? Evet tabii ki var kapısız odada oturmuyoruz diyorsunuz, güzel peki gideceğiniz odanın da bir kapısı var öyle değil mi? Sabredin Çin İşkencesine yeni başladık daha, tabii ki var, her odanın birbirini ayıran bölümlerinde ve odaların aralarında kiriş de bulunuyor öyle değil mi? Bu soruyu sizin adınıza ben yanıtlayayım "Evet var", peki odadan odaya gitmek için kısa yada uzun bir koridor geçmeniz gerekiyor mu? Evin bazı bölümleri için "Evet" güzel, ilk kapıyı aşmayı ilk kirişi geçmeyi başarsanız bile siz ikinci kapıya ve ikinci kirişe ulaştığınızda artık korunabileceğiniz ne bir eşya yanı ne bir hayat boşluğu oluşturacak bir yükselti kalmamış olacaktır, dedim ya şans o anda sizin için asla çalışmayacaktır diye ;
Ha bu arada eğer şans diye bir şey varsa ve buna inanıyorsanız ve yazdıklarımı okuyorsanız o şans şu anda sizin için güldü;
Bir depremde kaybettiğim arkadaşım için gülmedi ama ne yazık ki , 5. katta oturuyorlardı deprem sırasında da tüm aile evdeymiş arkadaşım panikle kapıya yönelmiş ve kapı o tuzak kapı kapıyla mücadeleye başlamış ve malesef de kazanmış ama geçtiği kapının arkası çoktan kopup çöktüğü için kendisi de 5. kattan aşağıya düşüp feci şekilde ölmüştü.........
Kapıların arkasının yerinde olup olmadığını bilemezsiniz merak da etmeyin genellikle yerinde olmazlar !.........
EN GÜVENLİ YER ÖNCEDEN TEDBİRİ ALINMIŞ OLMAK KAYDIYLA BULUNDUĞUNUZ YERDİR
Diğer saçmalıkları da anlatayım hazır söz buraya gelmişken;
Deprem Masası Saçmalığı: Siz Önerdiğim şeyleri yapmayacaksınız ama işin kolayına kaçıp piyasaya Deprem Masası adıyla sunulan masadan medet umacaksınız, böyle bir işe kalkışacaksanız eğer lütfen önce bir psikologa gidin ve ne kadar saf biri olduğunuzu ölçmesini isteyin. Deprem Masasının fiyatından haberiniz var mı? Peki bu masadan her odanıza almak zorunda olduğunuzu biliyor musunuz? Eğer 1 tane alacaksanız onu da getirip mecburen salonunuza koyacaksınız, peki evin diğer odaları ne olacak? Peki ya iş yerinizdeki masanız, her şeyi bir kenara bıraktım, yine bu masanın altına girmek için koşacaksınız kısacası, unutun gitsin, ayrıca bu masanın testlerinde üzerine 150 kg lık bir ağırlık bırakıyorlardı, bu masa sizi tonlarca yükten korumaz, zaten de masaya herkes ulaşamaz, bu masaya yapacağınız masrafın onda biriyle tüm evinizi sağlamlaştırıp her odanızı koruma altına alırsınız, siz gidip benim sözümü dinleyin ve eşyalarınızı sabitleyin, sizi aptal bir masanın altından ölü olarak çıkarmak istemiyorum!...
Kitap Bloğu Saçmalığı: Neymiş efendim eğer odanın ortasına 1 m3 lük bir kitap bloğu yaparsak hayatta kalırmışız, bunu nereye yapmayı düşünüyorsunuz? Ben söyleyeyim sadece salonunuza yapabilirsiniz, diğer odalarınız buna müsait değildir çünkü, yaparsınız ama birincisi üzerinden atlamaktan telef olursunuz, ikincisi de zaten kitap okuma özürlü bir milletiz bu kadar kitabı kim kaybetmiş ki biz bulacağız, inanın 2 üniversite de okudum yıllardır da meslek kitaplarımı bulur alır gelirim benim evimde sadece 1 m3 bile oluşturacak kitap yok, ayrıca onları da kullanıyorum zaten atıl kitabım yok ki, başkasının işine yarayacak kitabı evimde tutmam bile okursa bir işe yarar diye hemen veririm. Neyse diyelim ki yaptınız her odanıza bu psikoloji ile yaşanır mı? Evin içinde ne dönülür ne hareket edilir, o zaman kalıyor bir tek SALON !.... Olmadı, yine olmadı, işte yine koşmak zorundasınız yine bir sürü kapı ve kiriş altından geçmek zorundasınız, olmadı!... Eviniz 100 m engelli koşu pisti değil. Peki ama ben bunu yapmak istiyorum benim kitabımda var diyene yine önce psikologu adres gösterdikten sonra derim ki “Salondaki tüm eşyalarını çıkar kardeşim, ortasına bu kitap bloğunu koy etrafına da minderleri yerleştir, tüm aile burada yaşayın, evin diğer bölümlerine gitmeyin, nasıl olsa burası sizin için güvenli evin diğer kısımlarına gerek yok, salonun bir köşesine perde ile bölünmüş portatif bir tuvalet, öbür köşesine de basit bir mutfak, burada yaşayın eve ne gerek var ki, canınız sıkılınca da kitap bloğunun etrafında köşe kapmaca oynarsınız. Yapmayın, etmeyin böyle yaşanır mı? Lütfen mantıklı olun!....
Deprem Odası Saçmalığı: İnanın ben bu Türk insanının zekası karşısında dumura uğruyorum, durup durup ortaya öyle bir öneriyle çıkıyorlar ki, benim aklım duruyor. Deprem Odası yapalım önerisini duyduğumda işte dedim yeni bir kabus daha!... Bakın şimdi duvarları metal olan bir oda yapacaksınız, bir kere çok ama çok zengin olmalısınız, eğer bu kadar paranız varsa gidin tek katlı yada iki katlı depreme dayanıklı sıfırdan yeni bir ev yapın daha iyi, en sağlam metali kullanmalısınız bu oda için maliyeti akıllara zarar, bir tank evet yanlış duymadınız bir tank fiyatına mal olur, olur ya bol paranız var ve söz dinlemeyip özel alaşımlı böyle bir oda yaptırdığınızı varsayalım ( ben bu bölümü anlatırken çok eğleniyorum), deprem sırasında da yine söz dinlemeyip bu odaya koşacaksınız, ama bence bu kadar masraf ettikten sonra özel aydınlatılmış sadece bir tek kapısı olan bu şahane sığınağınızda yaşayın bence hiç olmazsa tadını çıkarın, sizi tebrik ederim en ünlü hapishanelerde bile böyle muhteşem bir hücre yok, hadi diyelim bu zırhlı odanızda depreme yakalandınız ancak o kadar basıncı yiyince kapınızın hasar görüp sıkışacağı bir gerçek çıkmak istiyorsunuz ama nafile, dışarıda da kurtarma ekibi olarak en tecrübeli ekip var sizi kurtarmaya gelmiş ve olacak olan tablo, kurtarma ekibinin elindeki hiçbir malzeme bu zırhı delip sizi oradan çıkarmaya yetmez, peki bu zırh nasıl delinir? “Bir tank savar mermisiyle” evet doğru okudunuz ancak bir tank savar mermisiyle denilir böyle bir odanın zırhı, içindekilere ne mi olur? Buhar olurlar tek kelimeyle!... Aklı başında bir insan kendisine böyle bir son hazırlamaz diye düşünüyorum…..
EN BÜYÜK TEHLİKE PANİKTİR
Biraz PANİKTEN bahsedelim bu arada yeri gelmişken; Panik başınıza gelebilecek en büyük tehlikeden daha büyük bir tehlikedir demiştik. Panikleyen bir insanda o andan itibaren yer, zaman ve yön kavramları kaybolur, o insan o dakikadan itibaren kontrolden çıkmış ve nereyi vuracağı belli olmayan bir serseri mayın gibidir, kendi belki bir tesadüf eseri hayatta kalmayı başarsa bile yakınındakilerin hiç şansı yoktur,
Diyelim ki yakınızda biri bu şekilde panikledi, asla ona engel olmaya onu sakinleştirmeye çalışmayın!... Binicisini üzerinden atan çılgın at misali ilk darbeyi siz yersiniz, peki ne yapacağız?
Bu söyleyeceğim için sakın beni vicdansızlıkla suçlamayın sonra bana çok teşekkür edeceksiniz çünkü o kişinin ve çevresindeki insanların hayatta kalması sizin yapacağınız bir harekete bağlı............
PANİKLEYEREK KONTROLDEN ÇIKAN KİŞİNİN SİZE YAKIN OLAN ELİNİN SERÇE PARMAĞINI TEREDDÜT DAHİ ETMEDEN KIRIN !........
Evet yanlış okumuyorsunuz şokta olduğunuzun farkındayım tekrar söylüyorum, PANİKLEYEN KİŞİNİN SİZE YAKIN OLAN ELİNİN SERÇE PARMAĞINI TEREDDÜT DAHİ ETMEDEN KIRIN !..... Öyle şey olmaz" diyorsunuz biliyorum "bu ne vahşet" diyenleriniz bile var değil mi içinizde. Peki unutmayın ki o kırık parmağın acısı onu derhal kendine getirir ve sizin kontrolünüze girer, ayrıca kırık parmak kısa bir süre sonra iyileşir ama giden can geri gelmez!...
Bu adam da nerden çıktı ne biçim şeyler konuşuyor, neler yazıp çiziyor diyebilirsiniz, beni sevmek zorunda da değilsiniz ayrıca, sadece hayatta kalmayı başarın ki ben ve arkadaşlarım yada öğrencilerim veya hiç tanımadık bir kurtarma ekibi gelip sizi kurtarabilelim sizden tek istediğimiz bu, hiç birimiz ölü insanlarla karşılaşmaktan hoşlanmayız bizim işimiz hayat kurtarmaktır!...
Bu Hikaye Sizin İçindir;
Genç adam oldukça huzursuz geçirdiği bir gecenin ardından temiz hava almak için aceleyle giyinip kendini dışarı atar deniz kenarında yürümenin kendisine iyi geleceğini düşünür kafasındaki düşüncelerden sıyrılmak için denizin kokusunu içine çekmek ister ve doğruca deniz kıyısına iner hava henüz aydınlanmamıştır alacakaranlıktır ama deniz kıyısına indiği anda gördüğü manzara felakettir geceki fırtınada milyonlarca deniz yıldızı kıyıya vurmuştur adam çok üzülür üzerlerine basmaya çalışarak aralardan yürümeye başlar, bir yandan da birazdan güneş yükselecek ve hepsi ölecek diye düşünmektedir.
Biraz ilerlediğinde oldukça uzakta bir karaltı gözüne ilişir, biraz daha yaklaştığında bu karaltının sürekli hareket ettiğini fark eder, biraz daha yaklaştığında onun eğilip doğrulan bir insan olduğunu görür iyice yaklaştığında o adamın durmaksızın eğilip yerden bir Deniz Yıldızını alıp suya atmakta olduğu anlar, şöyle etrafına bir bakınır milyonlarca Deniz Yıldızı suya atmakla baş olunur mu? der içinden ve adamın yanına geldiğinde ;
- "Ne fark eder ki ?" der. Adam cevap vermeden eğilir yerden bir DENİZ YILDIZI daha alıp suya atar ve yanına gelen Adama dönerek;
- "Şimdi onun için fark etti" der.
İki Adam artık hiç konuşmadan soluksuz ve var güçleriyle eğilip yerden üçer beşer aldıklar DENİZ YILDIZLARINI suya kavuşturma çabasındadır, birazdan güneş çıkacak ve suya kavuşamayanlar için bu her şeyin sonu olacaktır.
Bir müddet sonra güneş doğar ve iki adam takatleri kesilene kadar bu işe devam ederler ancak güneş etkisini göstermeye başladığında sahildeki DENİZ YILDIZLARININ yarısından fazlası suya kavuşmuştur.
Artık iki kişi olduğumuzu biliyorum, iki kişi daha bize katılırsa geriye kalan DENİZ YILDIZLARI içinde fark edecek...........
"HAYATA BİR DENİZ YILDIZI' DA SİZ KAZANDIRIN"
Birbirine karıştırılmaması için özellikle bu bölüme yazmadığım “Depremden Sonra Yapılması Gerekenler” ile ilgili bilgileri ayrı bir yazıda anlatacağım.
Sevgilerimle,
Ahmet Serdar DEMİREL
Sivil Savunma Uzmanı